KUSURSUZ

/
2 Yorumlar
     Kitabı tekrar okumayı bitirir bitirmez bilgisayarı kucağıma alıp hemen yamalıyım büyüsü kaçmadan dedim. Ben böyle bi çift ne gördün nede duydum. Bahsettiğim şifte gelirsek Julie ve Zack`den başkası değiller. Tıpkı kitabın adı kitapta aşkları da. Her zorluğa göğüs gerdiler imkansızlık içinde çıkış noktaları birbirlerine olan sevgilerinden buldular. Yazarın diğer kitaplarındaki karakterler gibi aşkları durgun sularda başlamak yerine fırtınanın tam olarak ortasında başladı.  


       Kitap iki karakterimizin de geçmişteki anılarıyla başlıyor. Julie Mathison`nun doğumuyla başlayan ama ne yazık ki sıkça rastlanan, insanın insanlıktan utanması gereken zavallı bir başlangıç. Annesi onu daha bi bebekken çöpün yanına iliştirip gitmiş(çok tanıdık geldi dimi). Zavallı kız o koruyucu aile senin bu koruyucu aile benim derken sonunda  Mathison çifti ona bi aile veriyor ve Julie bundan sonraki hayatını ona hayatının iplerini tekrar veren aileye ispatlamak için çalışıyor. İşler bundan sonra Julie için iyi gidiyor ve sevdiği bi ailesi, öğrencileri oluyor.


       Zachary Benedict için aynı şeyin bi süre iyi gitmesi dışında aslında hayatı bok çukurundan pek farklı gözükmedi gözüme. İlk onalar 18 yaşından zengin büyük annesi kapıyı gösteriyor. En sinir olduğum noktalardan biride tam bu sırada gerçekleşiyor. Kardeşi olacak iki zavallı da kendilerini düşünmekten ona sırtlarını çeviriyorlar. Lan sizin kardeşiniz sadece kendi kıçınızı kurtarmaya çalışacağınıza bi kere bari düzgün bi şey yapın da onun arkasında durun ama yok yani. Neyse  adam şanslı hergelenin tekiymiş de bi yönetmen keşfediyor ve Hollywood kapıları ona açılıyor. Sonra gelsin bitmek bilmeyen şöhret para başarı kadınlar vs. Ama bizimki bunlardan doyuyor ve bıkkınlık duyuyor ki tam bu dönemde karşısına Rachel sürtüğü(bu kelimeyi kullanmamak için çok direndim ama kadın için söylenebilecek en iyi tanım bu) çıkıyor. Kadın adamın o sade küçük huzurlu yaşam isteğini ve çocuk arzusunu fark edip bunu ona karşı kullanıyor. Tabi hepsi fasa fiso. Gel zaman git zaman kadın Zack in yönetmenliğini ve başrolde oynadığı filmde kendine başrol biletini alıyor ve rol arkadaşıyla da herkesle birlikte Zack`in gözü önünde iş pişirirken yakalanıyor(kelime yüzünden haklıymışsın sesleri yüksel dimi ne ?). sonra kadın kameralar önünde sevgilisinin elindeki tabancadan çıkan kurşunla nalları dikiyor ama suç kuru sıkı olması gereken kurşun gerçek çıktığı ve daha bi çok detay yüzünden Zack üzerine kalıyor.


        Uzun geçmiş detayından sonra sonunda bizi esas ilgilendiren yere geldik. Adam hapiste suçsuz yere tutulmaya katlanamıyor ve kaçıyor. Yolda aksilikler götünden düşmediği için Julie`yi rehin almak zorunda kalıyor. Saf kızımız durumun farkına varınca macera başlıyor. Sonunda kendilerini bi dağ evinde buluyorlar. Kızın kaçma girişimleri başarısızlığa uğramış olabilir ama kız duracak değil burada da bi kez ve son kez kaçma girişiminde bulunuyor. Niye son kez mi? Tüm dünya adamın suçlu olduğuna inanıyor ama adam sonuna kadar inkar ediyor ve çeşitli sebeplerle kıza lütfen inan suçsuzum gibi kelimeler kullanması da kızımızın onun bakışlarında masumiyetinin belirtilerini görmesi de aslında ne kadar kibar biri olması yada aralarında ki şu muhteşem tutkuda buna etken. Ama asıl sebep kızın öldüğünü düşünüp adamında kendini ölüme terk etmesi. Kız bu saatte sonra kaçsın da ne yapsın. Adam onun ölümüne sebep olma düşüncesiyle bile bu hale geliyorsa kız aslında korkup kaçtığı adam değil  de tüm dünyanın katil sandığı bu adama karşı duyduğu arzu ve sevgi olduğunu anlayıp adamı kurtarıyor. Ee sonrasında olanlar okumazsanız hayal gücüne kalmış diyebilirim. Ardından geçen günleriyse harikaydı komikti. Kızın adamın oynadığı sevişme sahnelerini izlemek istememesi, adamın diğer oyuncuları kız yüzünden kıskanması falan filan.


     Adam durumun farkında. Suçsuz olduğunu ispatlamalı ama kız zarar görmemeli bu sebeple kızı geri göndermekten başka çaresi de yok. Kıza giderken ondan vazgeçsin diye bi torba laf etse de kız tüm dünyaya karşı onu savunur. Zaten anlamıyorum bu vazgeçsin diye söylenen kırıcı lafları. Tamam anladık kahramansın seviyorsun zarar gelmesinde yazık lan karşındakine de sor bakalım o ne istiyor. Anlayacağınız bu sahne izlediğiniz 10 yeşilçam filminin onunda da karşınıza çıkacak bi sahne. Sonrası mı? Deli gibi anlatmak istiyorum ama yorum yazı olmaktan yine çıktı özet yazısı oldu o yüzden susacağım.


     Naçizane yorumlara gelirsek bayıldım tabi ki de. Her satırına her cümleye. Kitapta kızın abisinin aşkı da çok hoşuma gitti. Ve bu kitapta JM ailesine ait bir çiftimiz de var. Cennet kitabının çifti Matt ve Meredith. Onları görmekten çok mutlu oldum. Ayrıca FBI ajanı da Gece Fısıltıları kitabında geçiyor. Orada ona bu kez aşk var ama baş kahraman da değil. Kasaba halkına zaten bayıldım. Şehir hayatında böyle sıcak ailelere ne insan alışık nede mümkün gibi değil sankim. Her neyse kızın adama olan inancının zayıflamasına çok kızdım ama ben okuyorum o yaşıyor her şeyi bilmem ben de olsam öyle yapardım da demeden edemiyorum. O cadı babaannede saolsun işleri karıştırıp adama yine acılar yaşattı ki kızın benini yıkayan da oydu. Adama gelirsek adam gözümde aziz tek laf ettirmem tek kötü söz söylemem. Zaten adama gelen vurmuş giden vurmuş bide Julie`in ona ihanet etmesini hazmedememesi kadar doğal bi şey yok bi kere. Hem sonun da yine dizleri üstüne çöken o olmadı mı? Sanki adam suçlu. Kız  sen git o uyuz deli büyükanneye uy üzerine özür dileyen o olsun. Lan adamı futbol topuna çevirdiniz hep beraber.Katil kim bulunmasa  kim bilir adam daha ne acılar çekecekti orası da ayrı….Katil kim mi? ilk okurken bi çok kişi düşündüm diye hatırlıyorum ama sizi şaşırtacak beni şaşırtmıştı. 


       Yazdıklarımdan(resmen kitabın yarısının özetinden) bi şeyler merak ettiyseniz durmayın okuyun çünkü olaylar daha çok karışacak haberiniz olsun. Eğer bi erkekseniz sevgilinize kitabı önermeyin ilişkiniz yıpranır çünkü adam fazla mükemmel ve kadınla birbirleri için doğru insanlar. Siz okursanız da lütfen kendinizi çok eleştirmeyin doğru kadın için sizde mükemmel olabilirsiniz standart mükemmel erkek olmak çok zordur. Eğer bi kadınsanız iki seçeneğiniz var. Birincisi okur merakınızı giderir . bir an bile pişman olmazsınız ama deli gibi de sizde olmayan bu aşk ilişki macera için yakınıp durur kısa süreli depresyona sürüklenip kendinizi zayıflamaya çalıştığınız şu günlerde çikolataya gömülür bikininizin içine sığamaz bile olabilirsiniz. İkincisi okumaz çok şey kaçırır elde ettiğiniz küçük mutluluklar size yeterli gelir daha fazlasını istemeye korkar ve neler kaçırdığınızın farkına bile varmadan ölürsünüz. Herkese keyifli okumalar.

Şarkım...





Benzer Yazılar

2 yorum:

Satıgül Yüksek dedi ki...

Yorumun için teşekkür ederim :

Kitabı 10 yıl önce okumuştum, tam ayrıntılarını hatırlamıyorum, ama çok beğendiğim kitaplardan biriydi, karakterlerin karşılaşmaları ve yaşadıkları çok güzeldi, ama beni etkileyen en önemli sahne havaalanı sahnesiydi bitmesin diye satır satır okuduğumu hatırlıyorum : ))

Zamska dedi ki...

Gerçekten tüm yorumların için teşekkürler =) okunduğumu bilmek beni mutlu etti bazen kendimi duvara karalama yazıyo gibi hissettiğim zamanlar oluyordu =)

benim duygusallaşma mı bi kenara bırakırsak bende bi dört yıl falan olmuştu ama konu Judith ve kitapları olunca blogda yazmadan olmaz dedim ve tekrar okudum ki her iki tabını en az ikicinyle cilalamışımdır=) Havaalanı sahnesi aşırı duygusaldı.Her okuyuşumda çim parçalandı.. Vaktin varsa bence bi kere daha okumalısın =)

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.