INVENTION OF LOVE

/
0 Yorumlar

       Bu zamanın insanı değilim. Özellikle historical romans okurken bunu hissediyorum. İstiyorum ki o zaman ki gibi at arabaları, faytonlar olsun, balolar olsun, mektuplar yazılsın, valsler yapılsın… tabi bunlar için sadece eski zamana gitmek yeterli olmuyor. Üzerine bide Osmanlı toprakları içinde değil de İngiltere`de olmak bide bi asilzade çocuğu olmak şart. Yoksa işiniz var. Çünkü burada yapabileceğiniz en fazla saray entrikası. 


      Neden bilinmez insanlara hangi zamanda yaşamak istedin denilince kimse gelecekte bi zamanı düşünmez, direk geçmişte kendine çekici gelen zaman dilimini söyler. Ve üzerinde düşünme ihtiyacı bile duymazlar. Çünkü cevapları zaten biri sorsun da söyleyeyim der gibi hazırda beklemektedir. Benim içinse 1800`lerin başı. Evde oturayım beyaz atlı prensimi bekleyeyim durumunu göz ardı edersek ben aşk mektupları istiyorum. Bi baloya gidip süzüm süzüm süzülmek, sabahlara kadar vals yapmak, sonunda onun için  her şeyden vazgeçebileceğim adamla tanışmak istiyorum. Kimseler anlamadan gizlice flört etmek, toplumun o kısıtlayıcı kurallarını delmek, onunla sağda solda fısıldaşmak istiyorum. Deli gibi at sürmek, doğanın tadına varmak istiyorum. Etrafta beton yığınları olmadan uzun yürüyüşlere çıkmak istiyorum. Etrafta börtü böcek olsun, kuşlar cıvıldasın istiyorum. İnsanların arasındaki o samimi muhabbeti istiyorum. Herkesin birbirini tanıdığı, sohbetler ettiği ortamlar.


     Sıra hazırcı tarafıma gelince de “Kızım bi kendine gel.” Diyorum. Çünkü o an mantıklı olduğunu düşündüğüm tarafım harekete geçmeye başlıyor. İlki ben elektriği, doğalgazı yani bu mekanikleşen dünyanın bana getirisi olan her şeyi çok seviyorum. Kışın o sıcak suyla yüzünü yıkama olmasa, doğal gibi bi velinimet olmasa yataktan çıkmam ben bi kere. Bilgisayarım olmadan yaşayamam. Bu işin fırın buzdolabı hele sıcaklar geldiği için dünyanın en iyi buluşlarından olan klima ayağı var. Hem ben şimdi bile toplumun azıcık laf etmesine içten içe kudurmuş köpekler gibi bağırırken o dönemde boyun eğmem zor olurdu. Hem sıcak sohbet kısmına ise söylenecek söz yok hayal. Sonuçta dedikodu dediğimiz olgu yirmi birinci yüzyılın son buluşu değil. Etrafta börtü böcek olsun derken yalanda zirveye gelmişim. Bunları söylemek iyide ben böcekten, örümcekten, arıdan, sinekten korkan bi tipim. Sosyeteymiş, baloymuş bunlarda o zamanda tehlikeli. Bu asilikle kesin bi şeyler yapar, bu çeneyle kendimi sosyeteden dışlatırdım. Kaldı ki asilzade olmanın garantisi yok. zaten asilzade değilsen öldüğünün resmi. En azından onların her dediğini yapan sıcak suyunu yemeğini getiren var. Ama değilsen yandın ki ne yandın. Sıcak su için ateş yak, su taşı zor işler. Oh şimdiler de aç musluğu şarıl şarıl su. 


     Romantik tarafım ve teknolojiye dair işimi kolaylaştıran en basit şeye kadar sevdiğim hazırcı tarafımın kavgasında kazanan kesinlikle hazırcı. Bütün bunları niye mi anlattım açıkçası bende pek emin değilim. Sadece animasyonu islediğimde aklıma gelenler içimdeki savaş böyleydi. Herkes insan ilişkilerinin samimi olduğu, teknolojinin hayatı baltalamadığı, doğanın katledilmediği bi ortam istiyor en azından istediğini söylüyor. Ama yaptıklarımız ise tam tersi. Rezidansta oturmak için yırtınan, teknolojinin getirdiği her yeniliğe aç, internet dünyasına, sosyal medyaya kafalarımızı gömmüş kişileriz. Hayal etmek, istemek güzel ama yaşamak bambaşka bişey.


     Animasyonda doğanın güzelliğinde birbirlerine aşık olmuş. Adam kızı kendi dünyasından çekip alıp mekanik dünyanın kucağına götürünce kızın sonunu kendi elleriyle hazırlıyor. Bi çiçeğe hasret kalırken adam saolsun onunda icabına öyle bi bakıyor ki sonunda elinde mekanik bi kalple kalıyor. Mekaniği hayatımıza bu kadar sokmuşken sonu nereye varır bilinmez ama umarım böyle bitmez. Steampunk akımı ile yazılmış. Buhar gücü ve mekanik üzerine kurulu bi senaryosu var. Müziklerinin güzel olması dışında  Chopin`de mevcutken daha ne olsun.


Yönetmen: Andrey Shushkov
Senaryo: Andrey Shushkov
Animasyon: Andrey Shushkov
Müzik: Anton Melnikov (Besteci), Polina Sizova (Besteci), Anna Gudkova (Müzisyen)
Frederic Chopin: Part Of Prelude In A Op 28 nr 7




Benzer Yazılar

Hiç yorum yok:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.