HANSEL VE GRETEL: CADI AVCILARI

/
0 Yorumlar
     Ben bi unutkanım, şaşkınım. Bu yazıyı aslında tam olarak üç ay önce yazıp yayınladığımı düşünüyordum. Ama bi neler yazmışım diye bakınca fark ettim ki ne yayınlamışım, ne de yazıp köşeye atmışım. Çünkü filme on dört şubat sevgililer gününde gitmiş ve yazayım demiştim. Hatta yazdığımı bile düşünmüştüm. Meğerki sadece kafamda yazmışım ve yazdım zannetmişim. Çünkü ilk paragrafta şu yazıyordu şurada şunu demiştim falan dedim ama anladım ki her zaman ki ben. Beynim bazen garipleşiyor ki bu ara çok oluyor. Atmadığım bi mesajı ilk beyinde kurguluyorum işler listesine sokuyorum aradan vakit geçiyor ve ben karşımdaki şahıstan dönüt bekliyorum. Üzerine bana hala dönmedi diye çemkiriyor ve sonuç ben mesajı beyinde atmışım ama kaslarımı kullanmayı unutmuşum.




     Gelelim on dört şubat hikayeme Sevgililer günü olayından nefret eder vıcık vıcık bulurum. Tabi bunlarda kıskançlığın büyük bi etkisi olabilir. Çünkü o dönem sevgiliyle uzaktan yakından alakam yoktu. Ben neyse de bazı bahtsızlar var. Tam ondan önce ayrılıp acısına bide etrafta ki mıç mıç vaziyetteki tiplere katlanmak zorunda kalıyorlar. O gün her yerden sevgili fışkırıyo, kalpler, çiçekler, böcekler. Sinema da saat kaçta gidersen git yer bulamazsın. Çünkü orası onların vazgeçilmez mekanıdır. Bende bu yıl aykırılık yapıp tek başıma –ki yalnızlıktan dolayı olsa gerek- sinemaya gideceğim hehehe moduna girdim. Ama içten içe de deli gibi kendime üzülüyorum. On dört şubattan bi gün öncede arkadaşlarla kafa dağıtalım biraz diye Taksim`de aldık soluğu. Tabi dördümüzde sap sap dolaşınca muhabbet yalnızlık, eskiler, bi türlü eski rafına kaldıramadıklarımız, eski yeni fark etmez bi yerlerden dahil etmek istediklerimiz üzerinde döndü durdu. Tabi bende “Hehee sinemaya tek gideceğim Romantik Komedi çıkmış .“ falan diyorum iki dakka sonra “Yaaaa yalnızım ölüyorum mallığa bak tek başına sinemaya gideceğim.” diyorum. Bi arkadaş var çocukla lisede kedi köpek gibiydik. Çocuk ne yazık ki zeki ve esprilerini, dilini alaşağı etmek imkansız. Bende laf yetiştiremeyince tabi sinir oluyor, boğazlamak istiyordum. Hatta lise hayatım boyunca en nefret ettiğim tipti resmen kendisi. Şimdiyse canım, bi tanem. Çocuğa serviste sende p*ç reklamcı tipi var diyordum ki kendisi şimdilerde reklam okumakla meşgul. Neyse lafı dolandırdım, bizim bu reklamcı canım arkadaşım “Ben senle gelirim o filme ama iki gün bekle nineme gidip gelicem öyle.” dedi tabi bende balıklama atladım. Bu arada nine derken harbi nine. Babaannesinin mi anneannesinin mi ne annesi. Bunların sülaleye  Azrail uğramıyor, ölmeyle problem yaşıyorlar resmen. Ama ben unutkanlıktan muzdarip ben bi arkadaşıma ve kardeşime söz verdiğim uçmuş gitmiş. Bunlarda sevgililer gününde gidelim diyince ee unuttuysan çek cezanı gidiyorsun dedim işten sonra sinemaya koşturdum. Bizimkiler Romantik Komediye yer bulamayınca Hansel ve Gretel`e bilet almışlar. Yalnız amma uzun olmuş gidiş hikayem.



     Buraya kadar dayanıp okuduysanız veya atlaya zıplaya okuyorsanız burada durun ve film yorum kısmını okuyun derim. Film Hansel ve Gretel ismine sahip olunca ki iş okul derken kendimi dünyadan soyutlamışken çocuk filmi, masalımsı şeyler bekledim. Ama filmin masalla alakası yok. tabi kızla çocuk ormanda kayboluyor ama babası bunu onların iyiliği için yapıyor. Anaları desen üvey falan değil öz ve zavallı kendini kurban ediyor. Bunlarda tabi benim gibi tatlıya hayır diyemiyorlar ve cadının evini bi güzel mideye indirmeye başlıyılar. Annem her bulduğunu yeme der, galiba bunların annesi bu konuda uyarı da bulunmayınca cadının kucağına düşüyorlar. 



     Cadının tutsakları olan çocuklar bakıyorlar cadı bunları mideye indirecek, kurabiye yapacak cadıyı bi güzel fırında tavuk yapıyorlar. O günden sonrada bacak kadar boylarına bakmadan o cadı seni bu şeytan benim avlayıp duruyorlar. Çocuğunuz mu kayıp Müge Anlı`ya değil onlara gidin. Tabi bunlar ailelerinin onları bırakma sebeplerini de bilmiyorlar. Neyse bi kasabaya gidiyorlar -büyüyüp serpildikleri hallerine gelmişler- ve halkın cadı diye kurban etmeye kalktıkları bi hatunu kurtarıyorlar. 


     Hatunu görür görmez işkillenmiştim ben ama neyse. Bu hatun Hansel`le orda burada karşılaşıyor aşık oluyor. Bi yandan da kasabada çocuk falan kalmamış hepsi kaçırılıp duruyor. Bizimkilerde bu işin peşine düşüyor ve başlarına gelmedik kalmıyor. Bunlara büyüler lanetli sözler işlemiyor ama etten kemiktenler. Kavga, dövüş, yaralanmalar derken ölümle dans ediyorlar. Her cadı çirkinken bunların peşine düştüğü cadıda cidden hoş bi kadın. Galiba çirkinleştirmeyi unutmuşlar gibi duruyor. Hatun çocukları ‘Kanlı Ay’ partisi için falan topluyor. Kasabanın amiri de sürekli yollarına taş koyup duruyor. Sonunda geçmişlerine dair ilginç şeyler öğreniyorlar ve çocukları kurtarıyorlar. E bi de neden çocuk kaçırılıyor kısmı var onu da aydınlatıyorlar. Hansel`in aşkı ne oluyor, bunları kim okudu üfledi diyorsanız o da filmde gizli.

   
                                      

      Filmi üç boyutlu izledim ki ilk üç boyutlu film izleyişimdi. Aksiyonu boldu, her an bişey çıkabiliyordu. Film nasıl başladı nasıl bitti fark etmedim. Kesinlikle sevdim ve masal dediğin böyle olmalı dedim. tabi biz büyükler için. Çocuğa izletirseniz psikolog yardımıyla uyutabilirsiniz. Çünkü görsel efektleri kostümleri harikaydı ve o cadılar ne çirkin şeylerdi. Oyuncu kadrosu iyi üç boyutlu olmasıysa bi harika. Aksiyon ve masal sevenlere şiddetle önerilir.



Yapımı: 2013 - ABD , Almanya 
Tür: 3 Boyutlu , Aksiyon , Komedi , Korku 
Süre: 88 Dak. 
Yönetmen: Tommy Wirkola 
Oyuncular: Gemma Arterton , Jeremy Renner , Famke Janssen , Peter Stormare , Derek Mears 
Senaryo: Dante Harper , Tommy Wirkola 
Yapımcı: Will Ferrell , Beau Flynn





                                                






Benzer Yazılar

Hiç yorum yok:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.