Darararam.. Havai fişekler patlar, kulaklar sağır olur ve ben beyaz ışığı görüp deli gibi koşmak yerine aheste aheste yürüyüp Judith McNaught`la lisede anca tanışırım. Allah`ım kaybettiğim yıllara mı yansam, kafa mı taşlara mı vursam, kitapları uyumadan hızla mı tüketsem bilemedim sonra. Ben, salak ben” Iyyy aşk romanı ne bee!!Okicaksanız adam gibi bi şey okuyun. Iyy vıcık vıcık… “deyip milleti aşağılayan salak ben. Meğer bunca yıl mal gelip giden benmişim. Yok, duygusala gelemem duygularla işim olmaz diyen ben yaklaşık 4,5 yıldır iflah olmaz bi romantiğim ve bununla resmen bayrak açtım guru duyuyorum. Onuncu sınıftaydım Nih-biz öyle diyoruz- diye bi arkadaşım var, bununda Asut diye bi arkadaşı var –iyice çorba oldu-. Neyse işte bu Asut bizim Nih`in eline çok güzel diye Julia Quinn`in Şahane Bi kadının Gizli Günlüğünü tutuşturmuş. Bizimkide okurken anlatıp durdu, en son bi baktım kitap elimde sabahlayıp bitirmişim.


     Şimdi diceksiniz Julia Quinn`in Judith McNaught`la ne alakası var. Hemen söylim aşk romanının tadına bakınca hemen kitapçıdan benzeri kitapları yaz tatilinde topladım ve Judth`le tanıştım. Ve olanlarda ondan sonra oldu. Ben artık umutsuz bi Judith hayranıyım. Allah`ım nasıl bi zeka, nasıl bi dil, nasıl bi varlık, nasıl bi büyü bu. Beni benden aldı, ruhumu, içimde benim bile habersiz olduğum duyguları ortaya çıkardı. Kadının daha ilk okuduğum kitaptan sonra en sevdiğim yazar olarak ilan ettim. Hem güldürüyo, hem hüzünlendiriyor daha neler neler. Ama en kötüsü gerçekte hiç ama hiç bulamicağınız kitap karakterlerine sizleri deli divane aşık ediyo. Sonra umutsuzca biz zavallı faniler gerçek hayatta deli divane böyle aşklar arıyo en sonunda da avcumuzu yalıyoruz.

                              


     Yazıyı Judith`i anlatmak için değil kitabı düşler Krallığını anlatmak için yazıcaktım ama yok yani bi Judith anlatılmadan kitapları tek tek ele alınmaz. Kitaplarının Türkçeye çevrilen hepsini okudum, yaladım yuttum. Hatta itiraf ediyorum beş on defa okudum sıkıldıkça okudum mutlu oldukça okudum üzgündüm okudum unuttum ayağına yattım-ki satır satır bilirim, maksat bahane olsun- okudum..Anlicağınız okumak için ottan boktan her sebebi kullandım. Pişman mıyım? Sizce..Tabi ki hayır. Judith`e dair tek pişmanlığım daha önce okumamış olmam.


 

     O tatilde topladım kitapları ufak ufak ilk de Westermoreland serisinin son kitabı olan Sen Gelmeden Önce`yi okudum. Onu okuduktan sonra tatile çıkarken daha fazlasını yanıma almadım diye kafamı bi taşa koyum elime bi taş alıp ezmek gelmedi desem yalan olur. Sonra tabi yana yakıla JM kitapları aramaya, hangi sırayla okumalı falan filan diye derin arştırmalara girdim. Her okuduğum kitapta biraz daha dibim düştü, biraz daha salyalarım aktı -erkek karakterleri öyle bi anlatmış ki görmeden aşık nasıl olunur anladım- . Tabi sonra bide JM`dan sonra yazar beğenmez, herkeste onu arar buldum kendimi. Bide sadece kendimi deli divane, bilinci yerinde olmayan leyla yapsam iyi bide arkadaşlarımı öyle yaptım iyi mi. Okula gelenlerde tipik belirtiler gözler kızarmış, esneme modu, üstünden tren geçmiş gibi bi yorgunluk, göz altı torbaları 16 yaşındaki hatunlarda çıkmış gibi şiş, mor halkalar derste hastayım diyip uyumalar daha neler neler. Artık öyle psikopata bağladık ki sınıftaki erkeklerden bile okuyalım ne var bunlarda diyen tipler çıkıyodu. Sürekli fısır fısır kitaptaki karakterleri konuşmalar, gündüz rüyaları görmeler, bizde bulur muyuz gerçek aşkı soruları.. Biri de dememiş ki lan deha ergensiniz yapılır mı sizle Judith`i tanıştımak. Etrafınızdaki her erkekte bakın kitaptaki karakteri aricaksınız bulamayınca depresyona girceksiniz. Yazık etmeyin ergenliğinize. Bağırın çağırın isyan edin falan..ama yok kimse bize bunu demedi-gerçi deseler JM`la tanıştıktan sonra sadece kibar haliyle defol derdikte neyse-  .bizde her kitap sonrası ağır bi bulanım yaşadık. Depresyona o zaman girip çıkamayan arkadaşlarım var. Milletin sınavmış, notmuş diye dua ettiği dönemlerden biz Allah`ım bana Jason, Royce, Clayton, Matt, Zack ver diye ne dualar ettik. En son iş Zuhurat Babaya doğru gidiyodu.
















   Kitaplardan bahsetmek gerekirse hepsi birbirinden güzel hepsinin yeri ayrı. Okudum da hayal kırıklığına uğradım diyebileceğiniz tek kitap yok. Yazar bi tarihi bide günümüz olarak yazmış kitapları. Hangi çağda olursa olsun erkekler çok yakışıklı, güçlü, sahiplenici, sevgi dolu, zeki, otoriter, karakter sahibi ya ne bilim daha neler neler. Hepsi çapkın kadınlar tarafından deli gibi arzulanan tipler. Hepsi müthiş zengin. Bu kadar şeyden sonra tabi aranan mükemmel erkek olup   çapkınlıklarına da bi kere sevdiler mi çok ama çok sadık olmaları da eklenince bırakın kitaptaki karakterin bizim bile aşık olmamızdan doğalı yok. Arada sinir bozuyo,  amma öküz,  amma yanlış anladı diyoruz ama olsun o kadar. Kadın karakterler desen ayrı olay hepsi bi başka. Bakıyosun ezik büzük duran kızın içinden bi kurt, vahşi duran kızın içinden sevgi dolu bi hatun çıkıyo. Kadın karakterlerin özellikle tarihi romanlarda yaptıkları sizleri gülmekten kırıp geçirebiliyor. Kitaplarda erotizmde var ama öyle vıcık vıcık değil daha çok dibinizi düşürecek şekilde içinizi ısıtıyo. Bi öpüşme için sayfalarca bekliyosunuz ve yazar öyle naif bi şekilde anlatıyo ki dünyayla arasında bağı kalan görmedim henüz. Bende daha duymamış okumamış kalsın istemediğim için klavyeye sarıldım ve karar verdim her kitabını tek tek yazıcam- eee tabi hatırlamak için tekrarda okumam şart.




      Azıcıkta yazarın özel hayatından bahsedim. Judit`e lisede öyle çok takmıştım ki çeviri ödevimiz wikipedia dan  Judith`in hayatını çevirmeye kadar işi götürmüştüm. İşte aklımda kalan detaylarda burda. Kadın lise aşkıyla evlenmiş. Tabi ben bunu okuyunca hayaller kurdum sonsuza kadar mutlu yaşadılar falan. Ama bi okuyorum ki ikinci eş var. O da yazarın ilk kitabı olan “Sana İhtiyacım Var” yayın evi tarafından kabul edildikten hemen sonra trafik kazasında hayatını kaybediyor.“Whitney My Love (İçinde Aşk Saklı)” yazdığı ilk kitap ama yayınevleri kıymetini bilememiş olsa gerek basılan ilk kitabı değil. Hatta “Kalbim Sende Kaldı” bastırılmış ve nihayet“İçinde Aşk Saklı”da basılmış. Ve tarihi romanlarda bir ilke imza atmış çünkü daha önce bu tür kitaplarda cinselliğe yer yoktu. Tabi sonrasında bir sürü yazar Judit`in izinden gitmiş. Judit`in yerini kimse tutamadı tutamicak. Tek duam 1944 yılında doğduğu göz önüne alınarak ölmeden beş altı tane daha yazsın ne olur lütfen. Sizlerde hala Judith okumadınız ve okumayı düşünmüyorsanız gidip kendinizi tuvalete atın ben sifonu çekerim.



Yazarın ülkemizde yayınlanmış kitapları ve serileri :

   WESTMORELAND SERİSİ:
     3.  Sen Gelmeden Önce
   SEQUEL SERİSİ :
    1.  Sonsuza kadar
    2.  Seni Beklerken
    3.  Mutluluk
  GÜNÜMÜZ AŞK ROMANLARI :
    1.  Cennet
    2.  Kusursuz
    3.  Gece Fısıltıları
    4.  Aldığım Her Nefeste
    5.  Sana İhtiyacım Var
    6.  Kalbim Sende Kaldı


     Uzun zaman oldu ama bu arada cidden boş durmadım yazdım da, yayınlamayı atladım o kadar. Şimdi biriktirdiğim yazıları tek tek yayınlayacağım; ama ilk olarak bi günah çıkarma işlemini halledip, iki hafta önce okuduğum güncel bi kitapla başliim dedim. Kitabımız Arzunun Rengi. Pegasus Facebook sayfasında yakında basıcaklarını söyleyince cidden merak edip okuma listeme almıştım. Kitap 80 gün olarak seri halindeymiş meğer yazarın web sayfasını karıştırırken fark emiştim. Kitap tanıtımları Elli Ton vari olduğunu BDSM örneği olduğunu falan söylüyodu. Buraya yazmadım ama Elli Tona bayılmış biri olarak aklımdaki tek şey (saf saf) bu kitabı okumalıyım oldu. Kitapçıda görünce de dayanamadım aldım.


     Kitabın hemen ilk sayfalarında yazarın isminin mahlas olduğu ve iki kişi tarafından yazıldığını söylüyo. Bunlardan biri ünlü bir editör, radyocu vs. biride finans sektöründe çalışan daha önce kitapları olan ve Londra gece hayatının tanınan bi ismiymiş. Bunların tam olarak tüm dünya kim olduğunu biliyosa da, kitabı okuduktan sonra nedense benim kim olduğunu google hazretlerine yazasım gelmedi. Kitabı Elli Ton vari olduğu için okudum evet, içinde BDSM içerikli olaylar olmasını da bekliyodum evet, ama benim beklemediğim kızla adamın rahat ilişkisiydi. İşte tamda bu yüzden kendime saf dedim. Çünkü ben kitaptaki karakterlerin birbirine delicesine arzu dışında aşık olmalarını da beklerken bunlar, rahat bi ilişki yaşayarak beni tam anlamıyla delirttiler.



     Kitap Summer adında keman çalan bi kız ile Londra da metroda onu dinleyen bi profesör  olan Dominik arasından geçiyo. Adam kızın müziğine vuruluyo ve kızı bulmak için daha sonra çırpınıp duruyo. Sonra bi gazete, bi kırık keman bunları bi araya getiriyo.adam kıza kimliğini belli etmeden kemanını alıcağına ama koşulu olduğuna dair mesaj atıyo ve kızda görüşmeyi kabul ediyo. Adamın istediği ona özel bi şov sonra yeni keman kızın ellerinde. Kız kabul ediyo, dediğini yapıyo, kemanı alıyo ama olay burada bitmiyo. Adam bi kez daha istiyo kız çalıyo, adam istiyo kız çalıyo ve sonuna kendileri buldukları yer yatak ama işler böyle masumane ilerlemiyo işte. Bi kere kız böyle masum falan değil tam tersine burada ki Ana adam kızsa Christian Grey. Aslında elli tondakiler daha masum be böyle dememin sebebi içindeki cinsel içerik veya hoşlandıkları şeyler değil. Yargılamam, yargılamak bana düşmez benim kızdım şey kadının adamın gözü önde başkasıyla yatması(yatıyo dediğime bakmayın seks partisinde seks ), adamın gıkını çıkarmaması, kızım düzinelerce insanın önde çıplak dururken adamın bişey yapmaması. Bu kısımlarda adamı çok suçladım ama kızda suçlu, bi dur ne yapıyorum ben demedi. Kızın cinsel dürtüleri güçlü ama daha sonradan resmen önüne gelenle yatmasına sebep olmamalı.



     Adamla kız ayrılınca kız cidden bi pisliğin eline kendi iradesiyle düştü. Adam ne derse yaptı. Bahanesine gelince “merak”. Merak kediyi öldürür haberi yok. Bu yazıyı ilk okuduğumda yazmış olsam daha beter şeyler derdim biliyorum, çünkü iğrenç geldi. Kız her şeye eyvallah diyo. Kızı resmen satıyo açık arttımayla evallah diyo, önüne gelene sunuyo eyvallah diyo lan bu ne. Bana açıkçası insanın kendisine hiç saygısı olmadığını kullandırttığından başka bişey göstermiyio. Kız bunları yaparken Dominik ne yapıyo derseniz, adamda kızın arkadaşıyla yatıp kalkmakla meşgul. Kitapta tek sevdiğim karakter Summer`ın bi zamanlar birlikte çalıştığı ve arkadaşı olduğu Jasper. Adamın bu taraklarda bezi yok kitabın diğer tüm karakterlerinde olduğu gibi. Aksine kızı korumaya çalışıyo. Kızın onu suçladığı şeyse “bi boktan anlamayan bağnaz”. Kitap hakkında böyle kötü düşününce kendimi yargıladım bi ama kısa sürede vardığım sonuç; bana sevgisiz seks alelade seks iğrenç geliyo. Kız yaptıklarını sadece adamla yapsa ilişkileri bu derece rahat olmasa anlarım ama diğerleri bana göre değil. 



Kitabı Elli Ton gibi BDSM olarak sürüldü, ama bu kitap cidden öyle. Bu konu hakkında baya bilgi verdiği açık. Kulüpler, olaylar, işleyiş… bi çok konu hakkında bili veriyo. Gerekse partileri detaylı olarak anlatıyo. Ama benim feminist tarafım bu durumdan hiç hoşlanmadı. Kadınlar ve hatta erkekler köle durumundaysa cidden yandılar köle olarak damgalanmaya kadar gidiyo iş. Summer bi saniye düşünmese damgayı da yicekti. Nerde kaldı özgürlük. Zaten hatun kitapta ful çıplak gezdi. Keman çok isityosun anlıyorum da, lan keman bu. İlla harika olmak zorunda değil. Al iyi kötü kendine bi keman. En azından bi süre idare etseydin. Keman bu dediğime bakmayın ben de kendi kemanıma resmen aşığım, ama kemanımın başına bişey gelse tanımadığım adamla buluşur muyum..? Gözüme imkansız geliyo. Hele böyle bi ülkede daha da imkansız. Lan adamı keserler, kolu bacağı ayrı yerlere gömerler, bulunmam yıllar alır. Ama kız Londra`nın zindan tipli gizli yerlerinde arkasında gözü bağlı müzisyenlerle, adama çıplak resital vermekten de geri durmadı. Sonrasında kadın utangaçlı zaten bi kenara bırakıp, kamuya soyunuyo orası ayrı. Adam kapıyı açıyo kız koşarak dalıyo. Adamada kıza da sinir oldum. Adam kızla arkadaşının yanında birlikte olurken yuh bu kadar da olmaz dedim, ama kızda adamda halinden memnun. Zaten meğer bu başlangıçmış ya neyse. 


Kitapta gözüme hoş gelebilecek hiç bişey bulmadım.Belki sadece çok sevdiğim besteciyi onunda sevmesi kıza başta sempati duymamı sağlamış olabilir. Vivaldi`den bahsetmesi kitabın artısıydı. Dili falan iyi iki kişinin eli olduğu belli iki farklı ağızla yazılmış. Kitabı ben sevmedim siz ne düşünürsünüz bilmem. Merak eden okusun ama on sekizden küçükler elini bile uzatmasın derim. BDSM hakkında bilgi edinmek isteyenler okuyabilr ama bulduklarımız bu işin ne kadarını yansıtıyo bilmem. Ha bide bunu okumak yerine okumadıysanız elli ton okuyup nunla vakit kaybetmeyin derim. Çünkü kitap benim için hayal kırıklığı ve vakit kaybıydı.