BRİDGERTONS SERİSİ: BİZ EVLENİYORUZ

/
1 Yorumlar
     Bir Bridgerton Serisin sonuna gelmiş bulunmaktayım. Bu durum resmen evlat acısı gibi çöktü. Nasıl benimsemiş, nasıl sevmiştim onları. Kitap bitince pamuk şekeri elinden alınmış çocuk gibi pek bi mahzun kaldım. Duygusal bi tip olsam ağlar, en azından gözlerim dolardı. Allahtan sadece içim vakumlanmış torba gibi de dışıma yansıtmıyorum. Kitap tam olarak vize haftamda çıktı ve ben elimde okuduklarım var, bu kitapta bitince başkasına başlamam ders çalışırım dedim dayandım almadım. Tabi benim vizeler biter bitmezde maraton koşucuları gibi tek solukta kitapçıya attım kendimi.



     Kitap benim o ilk okuduğum Son Söz Aşkın üzerine okuduğum Yüreğe Söz Geçmiyo`da el kadar çocuk olan Gregory-büyüdü de aşık oldu- hakkında. Nasıl zaman geçti, kitaplar nasıl bitti bilmiyorum ama serinin sıkı takipçisiydim. Cebimdeki son parayla aldığım kitabı vardır. Tabi durum böyle olunca serinin sonlanması beni derinden yaraladı. Hem bu Gregory ne ara büyüdü. Daha düne kadar masada kardeşlerine bezelye atan haylazın tekiydi. Nasıl oldu, ne ara oldu bilmem –biz sevgili kardeşlerini okurken olsa gerek- adam aşı oldu çoluk çocuğa karıştı.



     Kitabın konusunu okuyunca fark ettim ki öyle heyecanla okumuşum ki kendime göre yorumlar çıkarmışım. Benim anladığım Gregory bi kızla evlenmek istiyor, ancak kızın arkadaşı duruma müdahale edince ona aşık oluyor. Anlayacağınız ben kafamda bi Antony hikayesi –çok sevdiğimden olsa gerek- yaratmışım. Bu yanlış anlama benim ilk olarak konuyu İngilizce okumamdan da kaynaklanıyor olabilir. Şayet Türkçe konuyu hala okumuş değilim. Ben böyle bekliyordum falan ama tabi kitabı almadan önce meraklarımı tatmin edecek bi kaç yorum okuyup asıl meseleyi öğrenip, kızmış, hayal kırıklığına uğramış olabilirim. Neden mi? Çünkü..




     Gregory bildiğimiz aşık olma meraklısı çıkıyor. Ee çocukta haklı ailede aşık olmadan evlenen yok. Herkes aşık herkes mutlu herkes evli. Diğer erkek kardeşleri gibi evlilikten kaçma, aşık olduğunu anlayamama, aşık olmam deme durumları yok bi kere. Tabi yanlış kişiye aşık olduğunu varsaymazsak. Konuyu ana karakteri bilmesem harbiden Hermione`ye aşık olduğuna inanabilirdim. Çünkü yazar öyle bi anlatmış ki o tasvirler falan diyorsunuz bu adam bu kıza aşık oldu cidden. Adam daha kızın yüzünü görmeden koştur koştur kıza gidiyor aşık oldum diye. Hermonie ise başka adama aşık v Gregory ile aralarında ortak noktaysa ikisi de ense kurbanı. Şaka değil gerçek. Ne enseymiş dedim ama yok ikisi de bi ense yüzünden deli divane aşık sanıyorlardı kendini. Sonra Hermoni kalbi küt küt edince fark etti başkasına aşık ama bizim kalın kafalı Gregory kalbi ondan önce küt küt etse de kız evlenene kadar kendini ona aşık sandı. Pardon pardon Lucy`i öpene kadar. Hatta o zaman bile değil.



     Lucy güzeller güzeli Hermonie`in arkadaşı ve yanında sönük kalan bi tip. Güzel kızın çirkin arkadaşı durumu değil bu. Güzel kızın yanında doğal olarak sönük kalma durumu. Neyse ki nişanlı (!). Kendisinin başı uzun yıllardır bi kontla bağlı olduğundan evlilik pazarından koca avlama derdi yok, aşka falanda inanmıyor. Ama arkadaşı Hermonie bi adama aşık sanıyor kendini ama Lucy inatla kızın o adamdan daha iyisini hak ettiğini düşünüyor. Daha iyisi olarak da bizim Gregory`i seçmiş, ona yardım ediyor. Ama işler istediği gibi gitmeyip kendini Gregory`e aşık, Hermonie ile abisini de aşk evliliği yapmış buluyor. Üzerine bi de nişanlı olunca işler iyice sarpa sarıyor. Kız köpek gibi aşık ama Gregory kendinden bi haber yaşıyor, ta ki düğüne bi hafta kalaya kadar.



     Taş kafa Gregory kendini anlamaya durumu idrak etmeye başlayınca da ne olacak ne olacak diye merakla beklemeye başlıyoruz. İşte o andan itibaren hem üzülüyor, hem de sinir oluyorsunuz. Bu ikisi kadar şaşkın hatta salak aşık görmedim. Bi kere kız fazla “bencil değil”. Hiç kendini mutluluğunu düşünmüyor, üzerine bide iki kelime zor konuşan amcası bülbül gibi konuşunca aklına tek şüphe gelmeden inanıyor. Ya bi insan şüphe eder, abisine, sevdiği adam söyler ama yok. Kızın yaptığı tek şey adamı ortada bırakmak ve evlilik şantajını yutmak. Bu zamana kadar Gregory için armut piş ağzıma düş durumu olurken her şey bi anda ortalık engelli koşu pistine dönüyor. Çocuğu tut tırtırlı duvara sürt daha iyidi. Kız evlenmesin diye düğün basıyor ötesi mi var. Bu kulağa çok romantik geliyor olabilir ama bence dünyanın en itici şeyi. Okurken de hiç zevkli değil. Bi kere biri dünü basıp engellemeye çalışıyor, yalvarıyor ve sizinde içiniz parçalanıyorsa orda bi çok yanlış vardır. Birincisi yanlış adamla evleniyorsunuzdur. İkincisi mutsuzluğun dibini görüyorsunuz üzerine bide hem mutsuz hem de en gudubet gelinsinizdir. Üçüncüsü damatla kalırsanız pişman olacaksınızdır ve diğer adamla geçirecek güzel vakitleri -illa sonunda boşanıp diğer adama koşacaksınız- boşa harcamış, üzerine bide bu durum yüzünden ilişkide debeleniyor olacaksınız.ve son olarak da aylarca sürecek hatta yıllarca sürecek dedikoduya sıkı bi malzeme olmuş olacaksınız. Söylemeyeyim diyorum ama dayanamıyorum söyleyeceğim çünkü ben okumadan önce biliyordum ve söylemeyecek kadarda düşünceli bi tip değilim. Kız Gregory düğüne engel olmaya kalkmasına rağmen evleniyor. Çocukta son çare düğünü fes etmeye çalışıyor. Artık sonuç ne oluyor daha neler oluyor okuyun derim. Zaten yeterince özet yaptım.


     Kitabın kapağını hiç mi hiç beğenmedim. Yayın evi Julia Quinn`e özel hep bu tarz kapak basıyor ki çok seviyorum ama bu kitap kapağını basmasalar da olurmuş. Şayet oldukça çirkin. Kitabın içeriğine gelirsek bu kadın ne yazsa okurum falan ama son kitap diye bıkmış diye mi özenmemiş anlamadı. Çünkü karakterlerimiz diğer kitaplardaki gibi sık sık ne görüşüyor ne de öyle zamanla aşık olmuyor. Bi de üzerine Gregory ilk başkasına aşık oluyor. Kızla olan aşkı çok ani ve havada oluyor.  Ne bilim bi Daphne, Antony, Colin değil hani. Tamam Gregory çok savaşıyor, kendini parçalıyor ama çok kolayda teslim oluyor. Diğerleri gibi kıza dair çırpınma evresi yaşamıyor ve sanki daha az vakit geçiriyorlar gibi. E bide bizim Gregory her an aşk gelebilir diye beklediğinden duruma hazırlıklı olsa gerek aşık olduğunu fark ettiği adan itibaren sözlüğünde sadece iki kelime oluyor. “Seni seviyorum.” Zaten bu saatten sonra çocuğun ağzından bunun dışında çok da laf çıkmıyor. Ama kitap diliyle, yazarın usta kalemiyle kendine bağlatıyor ve merak içinde hızlı hızlı okutuyor. Hele son elli sayfayı nasıl okudum bilemezsiniz gözlerim hızlı hareket etme rekorları kırardı. Tabi bi de her zamanki Julia diyalogları vardı ve çiftin arasındaki Gregory`nin kardeşleri arasındaki diyaloglar müthişti. Hep bu kardeşlerin birbiriyle çekişmesini, hem de birbirlerini deli gibi sevip korumasına bayılmışımdır. Kitap serinin son kitabı ve daha önce okumamış olanlar varsa hazır hepsi çıkmışken sıraya dizin okuyun derim. Şayet bizler biraz baştan sondan modunda okuduk ilk üç kitabı. 



     Son olarak Julia Bridgerton serisine ek olarak Bridgertons: Happliy Ever After  isimli bi kitap daha yazmış ve kısa kısa hikayelerden oluşuyor. Simon`un babasından kalan mektuplar, yeni karakterlerle birilerinin hayatına dahil olma, Eloise`in üvey kızının aşk hikayesi, Hyacinth`in arayıp da kızının buldukları vs. umarım yayın evi bu kitabı da çevirir ve biz de okuruz. Soy ağacını incelemek için tıklamalısın. 




     Yalnız soy ağacıda amma büyüdü hani, Daphne torununu bile gördü. E soy ağacına Grogery`in katkılarını da es geçmemek lazım dokuz çocuk kolay değil. Zavallı Lucy ömrünün yarısını hamile geçirmiş olsa gerek.




     Yazı çok uzadı biliyorum ama son olarak bi yenilik yapacağımı söylemeden geçemedim. Ben kitap okurken hep müzik dinlerim ve genelde bi kaç parçaya takılır kalırım. Sonra ne zaman onları dinlesem aklıma onun eşliğinde okuduğum kitaplar gelir. Bunları da sizinle paylaşmak istiyorum ve bu kitabı okurken dinlediğim parçalardan biri deli divane hayran olduğum Zaz karşınızda. Keyifle dinleyin ve okuyun.




Benzer Yazılar

1 yorum:

Nuran kılıç dedi ki...

serinin kitaplarını bende okudum ve julia nın diğer kitaplarınıda hayranıyım ne yazsa okurum modunda takipçisiyim

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.