İÇİNDE AŞK SAKLI

/
6 Yorumlar
     Bitmesin bitmesin diye uğraştığım, ama sonunda biten kitap. En sevdiğim kitap desem yeridir. Öyle sevdim öyle bağlandım. Bunu da Judith McNaught klasiği olarak bi kaç defa okumuştum ki blog için bi daha okuma bahanesi yarattım kendime. Pişman mıyım ? Asla. Zaten öle kadar ben bi kaç posta daha okurum. İlk Sen Gelmeden Önceyi okumuştu. Daha sonra fark etmiştim kitapta bayıldığım dük ve düşesin kitapları olduğunu ama keşke bilmeseymişim. Çünkü resmen ailecek onlara hasta oldum. Son kitaptan ilk kitaba doğru tersten okudum ve daha ötesi yok dedikçe her karaktere diğerinden daha çok aşık oldum ama yok yani Clayton`un yeri bi başka. 



      Gelelim kitabın konusuna falan.  Bizim Kara Kurt`umuzun torunun torunun torunun diye uzayıp giden neslinin 9. Dükü Clayton Paris`te milleti parmağında oynatan Whitney`i görür ve ilk görüşte birbirlerine aşık olur demek isterdim ama yok öyle bi şey. Adam görür ve kızı fena halde kafasına takıp gider babasından Allahın emri paranın gücüyle ister ve alır. Ama adam görmüş geçirmiş ve bu hatunu kolay kolay elde edemeyeceğini bildiğinden de nişanlılıklarını ve kimliğini gizli tutarak kızı kendine aşık etme yoluna girer. Ama beklemediği taşlar resmen dağ olur önüne çıkar, çünkü bizim Whitney daha sümüklü bi kızken Paul denen bi işe yaramaza aşık olmuştur. Peki bu Clayton`u durdurur mu? Tabi ki de hayır. Hıh benim ki de soru. Gel zaman git zaman bunlar evlenir ama yazar kitabı -tanrıya şükür- burada bitirmez. Evlendikten sonraki mutluluklarını ve çekişmelerini de okuyup, üzerine bide ilk Sen Gelmeden Önce`yi okuduğum için orda ki Emily`nin Stephen`ı nasıl kandırıp ilk bunu okusam Stephen için nasılda umutlanacağımı görüp, bide bi de üzerine Royce ve Jenyy`nin geleneklerini okumak  çok hoş oldu doğrusu.




     Gelelim kişisel eleştirilere söyleyemeyip içimde tuttuklarıma. Kitabı baştan ele alırsak ilk, Paul falan görünce dedim ne oluyoruz galiba kişileri karıştırdılar çünkü kız deli divane aşık adamın dikkatini çekmek için yırtınıyor yapmadığı şey kalmıyor. Peki ödül ne? Paul kızı bi an bile iplemiyor ve kız Fransa`ya sürülüyor. Herkesin çirkin oğlan gibi gördüğü kız orda milletin aklını başından alıyor ama ne fayda kızın aklı hala Paul`de. Clayton`la maskeli baloda karşılaşınca oh be dedim, sonunda. Ama adam konusunda yanılmışım anlaşılan şayet resmen gitti kızı satın aldı. Lan koskoca düksün girme şöyle kirli oyunlara azıcık cool ol. Sende parayla kız satın alıp evleneceksen…  Ee sen parayla kız satın alırsan kız evlenmem derse yeri hak ettin. Ama hakkını yiyemem kızı elde etmek için çok emekte sarf etmedi değil hani.



     Whitney`nin kitabın başında o çocukluk aşkının peşinden koşması insanı delirtiyor ama. Adam o kadar kızı tavlamak için uğraşıyor, ama yok bizim kız işi uzatıp zora sokacak ya dallandırıp budaklandırıp duruyor. Yeminle  o kız o Paul denen herifle öpüştükçe ben kurdeşen dökecektim. Hala nasıl anlamadı, nasıl fark edemedi bi türlü anlamıyorum. Zavallı Clayton`da saf saf gerdek gecesi hayalleri kuruyordu. Bizim kızın ne haltlar karıştırdığını bilse kahrından ölürdü herhalde. Tamam o da çok masum sayılmaz hani ama olsun yine de çok seviyorum yaa. Hem anlamıyorum adamın kollarında kendinden geç sonra git o Paul dangalağıyla evleneceğim diye tuttur. Adamın senin için yaratıldığının ne zaman farkına varacaksın ki sen. 



     Bizim kızın yaptığı işi yokuşa sürmekti. Paul`ün ne bok olduğunu öğrenip Clayton`a olan aşkın aklına gelince iş işten geçti cefasını o çekti. Her şey iyi güzel hoş Clayton`a aşığım ama hiç bi şey kıza tecavüz ettiği gerçeğini değiştirmiyor. İlk okuduğumda da son okuduğumda da o kadar sinirlendim ki. İstediğin kadar üzül yaptığın şeyin gerçekliğini değiştirmez. Bunun ne bahanesi  olur, nede başka bişeyi. Kız bide yaptığın kötülüğe rağmen sana sarılıp ağlaması yok mu içim parçalandı. Olanlardan sonra ikisi de süründü ama yanlış anlamalar da götlerinden düşmedi.



     Sonuç olarak Clayton savaşı bırakınca savaşma sırası Witney`e geldi. Adamı geri alıp üzerine o cadaloz sürüngen adı Vanessa mı ne olanında ağzına lafı tıkıp, pıtış pıtış evine postalayınca ayakta alkışlayasım geldi. Evli mutlu çocuklu moduna gireceklerdi ki çocuklu kısmında bazı pürüzler çıktı. Kız hamile kalmasına kaldı da bizim Clay başkasından sandı çocuğu. Anlayamadım valla bu adam salak taklidi falan mı yaptı, yoksa hafıza kaybıyla birlikte beyin loplarından birini mi kaybetti. Kızın gözü ondan başkasını görmezken suçladığı şeye bak. Whitney adam tutup dövdürmedi bi tokat attı diye dua etmeli şayet meydan dayağını hak ediyor. Neyse sonunda kız ortadan kaybolunca bizimki beynini kullanmayı başarıp evden kaçan karısının peşine düştü de bizde bebeğin doğumunu görebildik.



      Karakterlere gelirsek ilk Witney`i anlatıp aradan çıkarmak istiyorum. Kız güçlü, akıllı, hazır cevap, arada dalavereci, komik, çocuk, asi ruhlu… Çocukluk anıları Paul için yaptıkları insanı gülmekten kırıp geçirirken hüzünlendiriyor da. Clayton`a az da çektirmedi hani adamın anasından emdiği süt burnundan geldi. Gel gelelim Clayto`aaaa…. Adama aşığım o “Küçüğüm ..Küçüğüm” derken ben kendimden geçtim. Onun yüzünden gri göze hastası oldu. Clayton resmen tanrının çılgın projesi. Adam güçlü, otoriter, şefkatli, zeki, sahiplenici, eğlenceli, tutkulu… Adamın kıza olan tavırlarını buz dağı olsanız dayanamaz erirdiniz o kadar söylüyorum. İstediğini alana kadar durmadı. Nefreti korkutucu, aşkıysa bi gün yaşadıktan sonra hayatımın sonuna kadar sürüneceksem olsun be sürünürüz tarzında. Clayton için ne yaparım derseniz… Onun için çocukluk arkadaşımı üç aslanla aynı kafese koyup -yapabileceğim en büyük fedakarlıklardan biri ama – vicdan azabım artsın diye oturur yenmesini izlerdi. E bide adamın etrafındakilerden kurtulmak için okulun altına zindan kazıp, oraya kapatır başlarına da eziyet çeksinler diye lisede ki “Nazi” lakaplı müdür yardımcısını koymak lazım.



      Kitap azıcık uzun özellikle de okumayı sevmeyenler için. Ama eminim ki okumaktan nefret etseler bile bu kitabı delicesine severler.  Kitabı okurken sıkılmama garantisi verebilirim. Hem eğlenecek, hem gülecek hem de tv izleyeceğinize daha güzel bi şey yapıp okuyacaksınız. Ee daha ne olsun..

    Şarkımsa...

   

Dip Not: Aylar önce yazdım ancak yeni yayınlama zahmetine girdim. Amma üşengecim.





Benzer Yazılar

6 yorum:

Merve Sevim dedi ki...

ben de "kalbim sende kaldı" adlı kitabını bitirmiştim, aynı senin gibi bitmesin bitmesin diye severek ayıla bayıla okumuştum..
hakkaten çok iyi bir yazar :)

Zamska dedi ki...

en sevdiğim yazar desem yeri ki "kalbim sende kaldı" kitabına bayılırım.. galiba her kitabını üç beş defa okudum. hafızama kazınan yerleri var. bu arada "kusursuz" adlı kitabını tavsiye etmeden geçemicem seveceğini düşünüyorum.. =)

elif gelçek dedi ki...

"İçinde Aşk Saklı" kitabını arkadaşımdan okurum diye almıştım. Gelgelelim ilk sayfalarına önyargıyla yaklaştım ben bu kitaptan sıkılırım diye düşünmüştüm ve 688 sayfaydı. Ama kitabın içine girince Allah'ımmm bu kitap bitmesinn diye dua etmeye başladım . Ben Whitney'e Clayton'a herşeye bu kitaba aşık oldum resmen. Judith Mc Naught sen nasıl bir yazarsın.. :)))

Zamska dedi ki...

Judith en en en sevdiğim yazar desem yeridir. serinin devamı Sen Gelmeden Önce beni Judith`le tanıştıran kitaptır. Ama en çok sevdiğim kitap İçinde Aşık saklı. Kadının yazdığı her kitabı konuya bile bakmadan oku derim çünkü her kitabı birbirinden güzel. Düşler Krallığını`da şiddetle Tavsiye ediyorum =)

pamuk şekeri dedi ki...

Selam,
Judith Mc Naught, kitaplarını merak ettiğim bir yazar. Yorumunuzdan sonra okumak istiyorum. Bundan sonra güzel yorumlarınızın takipçisiyim. Ben de bloğuma beklerim.
Sevgiler...

Zamska dedi ki...

Judith`i kesinlikle tavsiye ediyorum bence her kitabını gözün kapalı al oku pişman olmazsın =)

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.