KAÇAK YOLCU - Johanna Lindsey

/
0 Yorumlar
            Kaçak Yolcu`yu tek bi cümleyle tanımlarsam ”Nutella gibisin”!!!!!


       Kaçak Yolcu bende ismi gibi bi kaçış oldu. Bela, uğursuzluk, talihsizlik, kader ne dersen de bende bunlardan çok.  Proje ödevimi yumurta kapıya geldi durumuna getirdim tabi ki. Ve işler sürekli ters gitti. Bir noktalı virgül yüzünden oluşan hatayı bir buçuk saat aramam üzerineyse ağladım. Yedek almadığım için, giden kodların arkasından kahroldum. İşte bu noktada kafayı sıyırmamak içinse Kaçak Yolcu`ya sarıldım. Bela, uğursuzluk, talihsizlik, kader ne dersen de bende bunlardan çok. 




       Malory-Anderson ailesine ne kadar bayıldığımı fark etiniz mi bilmem ama bayılıyorum. Seninle Başım Dertte ile tanıştım bu seriyle. Yayınevi sırayla basmadığı için diğer kitapları okumakta direndim ama sonunda yenik düşüp okumuştum. Allah`tan yol yakınken sıralamaya başladılar da bende rahat ettim.


      Regan`ın dayıları kuzenleri hepsi bi harika ama enim favorim iki deli dayısı Antony ve James idi. Antony`nin başına gelenleri okuduktan sonra içim biraz olsa rahatlasa da James`i okumadan olmazdı. James benim deli kaptanım. Nicholas adamdan baya çekmişti. Gerçi hala dayılara bulaşınca kendini kanepede buluyor zavallım. 


      Gelelim kitaba ve sevgili James`e. James çapkın, yakışıklı, zengin ve genç bir lord iken durumdan sıkılıp macera aramak için kendini açık denizlere atar. Ama açık denizlerde ticaret yapmak yerine bir korsan olur. Kaç tane lordu korsan olarak görüyoruz ki? İşte adamda sevdiğim şeylerden biri de bu. Ah bide artık James`in boyu kadar bi oğlu var. 17 yaşında Jeremy annesi öldükten sonra babasını buluyor. Zaten sonrada James korsanlığı bi kenara bırakıyor. Ama adamın ruhu korsan bi kere.


     Ve kadın kahramanımız Deli Georgina. Kıza deli lakabını ben verdim tabi ki. Sebepleri ise gayet açık. Kız yerinde duramayan, olmadık işlere karışan, en önemlisi James`e meydan okumuş bir insan. Tüm bunlardan sonra bu ünvanı kesinlikle hak ediyor. İlk delilik belirtisini de huzurlu, lüks yaşamını bırakıp beş yıl önce savaşta izini kaybettiği nişanlısını kimseye haber vermeden aramaya kalkmasıyla veriyor. Beş tane abisi var, ama kız abilerinin nişanlısı konusunda onu oyalamalarından fena halde sıkılıyor. 


     Adamın peşinden İngilterelere kadar  gelince de bi tavernada yolu James`le kesişiyor. Hırçın Aşk`ta Antony sevgili karısını peşinde olan psikopat kuzeni aramak için James ile taverna taverna dolaşırken erkek kılığında dolaşa bi kıza rastlamışlardı. Okuyanlar anımsamış, okumayanlarda büyük ihtimal anlattım diye kızıyordur ama konu Malory olunca susamıyorum. İşte o tavernada hatun Georgina`dan başkası değil.


       James ile karşılaşmalarının ardından nişanlısını buluyor ama adam evli mutlu çocuklu üçgenini tamamlamış. Georgina`ya ise eteklerini toplayıp geri dönmekten başka seçenek kalmıyor. Ama İngiltere`yi en hızlı terk etmenin yolu James`in gemisinden geçiyor. Kız yanında ki aile dostları Mac`le James`in gemisinde çalışma koşuluyla aktarmalı Amerika yolculuğuna çıkıyor. Ama kız bi gemide tek kadın olmak yerine kendini korumak için erkek kılığına girip James`in kamarotu oluyor.



      İşlerde tam olarak James ve kızın karşılaşmasıyla karıştıkça karışıyor. Adam yılların çapkını. Bi pantolon kanar mı hiç. Kız saf saf saklanıyorum sanıp duruyor. E sonu da yatakta bitince kızda durumu idrak ediyor. Yol uzun kız saf. Adama doğal olarak bağlanıyor ama James için evlilik diye bi kavram beyninde şekillenmiş değil. İşte tüm bu koca olay ilk yüz sayfada gidiyor siz düşünün daha neler oluyor. Fragman vermek gerekirse abiler işe karışıyor. Düğünler, kaçmalar kovalamacalar, kaçırılmalar daha neler var.


     Kitabı ballandıra ballandıra anlattım ama bu kitap “yaşamadan bilemezsin” kavramının ”okumadan bilemezsin”e coverlanmış hali. Kitap kesinlikle çok çok güzeldi. Yazar her zamanki gibi harikalar yaratmış. Malory erkeklerine ek olarak bu kitapta bol bol Anderson erkeği gördüm. Hepsi birbirinden harika. En suratsızları bile. Diyaloglar zaten bol eğlenceli, Cem Yılmaz şovu gibiydi. James ise bambaşka bi olay. Adam kendini kandırmakta ve anlamakta bambaşka. Ki bu kitabın bir güzelliği de yayınevi bu kez diğer kitaplarından kat kat iyi çeviri yapmış. Bu kez çeviri beni rahatsız etmedi ki yazarın dilinin akıcılığını da iyice ortaya dökmüş. Tarihi aşk romanları sevenler, romantik komedi sevenler, sevip sevmediğini bilmeyenler, kendine yeni yıl için mutlu anlar toplamak isteyenler bence okusun. 2013`ün sonuna güzellik katan kitaplardan biriydi. Seriye en baştan başlamanız ise şiddetle tavsiye edilir.  

Ve gelelim şarkıya. Ben bu hafta sürekli Jim Croce dinledim...





Benzer Yazılar

Hiç yorum yok:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.