Kaçamak Ben #4

/
12 Yorumlar

         Elim klavyeye değmeyeli baya oldu sanırım. Yani ben oturup proje ödevlerini yapmayı klavyeye değmişlikten sayarsam yapışık geziyorum zaten. Ortalıkta vizelerim kötü geçti diye yakındığı mı bilen biliyor. Sanki bu dünyada sınavı tek kötü geçen benmişim gibi. Ama çalışınca elde ettiğin sonuç seni tatmin etmiyorsa benim gibi arkasından ağıt yakanlar vardır heralde. Hayatta her şey çizgisinden çıkmış ilerlerken bi o düzgün gitsin istedim onu da elime yüzüme bulaştırdım.


         İlk bi kavrayamadım. 3 yıllık üniversite deneyiminin sonunda aklım başıma geldi ders çalıştım ama o da ne. İlk defa böyle rezalet notlar görüyorum. Çalışmak bana yaramıyor arkadaş. Tam işte aradığım depresyon bahanesini buldum derken telefonum çaldı. İlk okuldan beri birbirimizden vaz geçemediğim arkadaşım “Hadi gel Edirne`ye gidelim dedi.” Düşündüm evde tıkalı kalıp depresyon mu, yoksa daha önce gezmeye fırsat bulamadığın Edirne mi? Kazananı açıklamama gerek yok sanırım. Babamı aradım ve iznimi koparıp ertesi gün için biletimi aldım. Edirne`de ki bi kaç arkadaşa biz geliyoruz deyip tüm gün gezdik durduk. 




         Pazartesi artık nasıl bi yorgunluksa uzun zamandır ilk defa altı saat uyuyup 8 de kalkmam gerekirken on bir buçukta tamda sunum yapmam gereken dersin başlangıç saatinde arkadaşımın “Nerdesin sen?” aramasıyla evden nasıl çıktım hatırlamıyorum. Sonunda isyan bayrağını çektim. Arkadaşlarımla sürekli İzmir`e gidelim planı yapıp dururken e hadi gideli mi eyleme koyup kendimizi Salı günü dersten sonra bavul toplarken bulduk. 


         Kız kardeşimi de ayarttım o da bize katılınca keyiften dört köşe oldum denebilir. Bir hafta kaldık ama deli eğlendik diyebilirim. Tek kötü yanı ilk iki günün yağmurlu olması. Ha bide peşime takılan köpekler. Neden henüz çözemedim ama bi onbeş gün önce okulun orda bi köpek anfiye kadar beni takip etti. Okul köpekten geçilmez ve benim yaklaşıp sevdiğim tek hayvan köpek diyebilirim. Sonra ne zaman bi köpek etrafta olsa peşime takılır oldu. Kaldı ki İzmir`de günde ortalama üç köpekle ortalıkta gezinip durdum. Hayır parfümde değiştirmedim ki!


         Köpek olayını hala çözebilmiş değilim ama yaptığım bi şeyi itiraf edemeden geçemeyeceğim. Biz kalabalık sayılabilecek bi gurupla gittik on altı on yedi kişi vardık sanırım. Tabi bunların hepsi sınıftan arkadaşım değilim. Artık birbirimizi nasıl gazladıysak, sevililerde bi baktık olaya dahil olmuş. Bu kadar kalabalık olunca e hayliyle daha önce İzmir`e gelmemişler veya her yeri gezmemişler olabiliyor. Bizde gündüzleri tarihi yerler, görülmesi gereken yerleri gezip geceleri vur patlasın çal oynasın moduna girdik. 


         Bende sonunda Meryem Ana Kilisesine gitme fırsatı buldum. Zaten mevzuda  Kiliseyi görmem değil orda karıştırdığım haltlar. Şimdi dilek dilemek için kilise içinde kardeşim ve bana mum aldım, ama yakın arkadaşım almadan çıktı gerek yok diye tutturdu. Zaten sorun burda da değil. Ben güzelce dileğimi diledim, sönmesin diye de arka köşeye mumu diktim ama benim mum sahibi gibi sakar çıkıp devrildi. Şimdi benim takıntılarım o mumu devrik halde bırakmama müsaade etmez. Ama ben ateşten fena korkar çakmağı bile on kez düşünmeden çakmam. Sonra benim kafamda bir anda bi mum yandı. Sorunda zaten yanan bu mumda. Ben benim mumu tekrar ayağa dike bilmek için etrafa bi göz attıktan sonra, mumumun önünde duran tüm mumları tek seferde üfleyip söndürdüm. Buda yetmezmiş gibi sönen mumlardan en uzununu alıp arkadaşıma uzatıp, hemen yakıp dilek diliyorsun, yoksa…” diye de zorladım. Anlayacağınız dileklerinizin katiliyim. Tüm umutlarınızı bi nefeste söndürdüm. Pişmanım… Umarım mumunu söndürdüklerim beni affetmeyi başarabilirler.


       Mum itirafını da yaptıktan sonra toplu taşımada nasıl azarlandığımızı anlatmadan edemem. Şimdi kalabalık gittik ama o kadar kalabalık gezmedik. Bu sayının yarısı falan denebilir. Şimdi bazı yerler için tren kullanmak şart olunca biz tüm gençlerin sıkılmama planını uygulamaya koyup yanımıza iskanbil kağıtlarını aldık. Trenle dönerken masa başına toplanıp oynamaya başladık. Tabi ilk fısıltı halinde başlayan olay gittikçe gürültülü olmaya başlayınca tüm vagon yavaş yavaş boşaldı. Geriye kalan tek tükten bir adamada ayağa kalktı ”gençler bi rahat vermediniz haa” deyip hızlıca çıkış kapısına yöneldi. Ordan gangster gibi mi duruyorduk hep merak edicem sanırım.Vapurda yine çıkardık bu kez vapur çalışanı gelip “bura kumarhane değil kaldırın çabuk” diye azarladı. Trendeki görevli parasına oynamıyorsanız boşuna oynamayın demişti. Keşke parasına oynasaydık o zaman ortalığı toplamak bana kalmazdı.


        Ne kadar boş ve gereksiz konuştum yine dimi. Ama yazmayı özlemişim sanırım ondan. Başıma bir sürü salak saçma traji komik olay geldi ama burda anlatıp herkesi kendime güldürme niyetinde değilim sanırım. Ben İzmir`i severim. Gezmeye doyamam. İlk defa arkadaşlarımla gittim. Bolca gezdik. Geçen yıl maya takvimi yüzünden dalgasını geçtiğimiz Şirince`de enfes şaraplar tattık, sahilde yürüdük, güneşin doğuşu için oturup dona dona bekledik, erken kalkıp deyip öğleye kadar yattık, kilometrelerce yürüdük, deli gibi dans ettik, tavus kuşu kovaladım, en çok da eğlendik =) şimdilerde bir haftalık tatilin ceremesini çekip proje ödevlerimizi yetiştirmeye uğraşıyoruz. Bakalım sonumuz ne olacak.




Benzer Yazılar

12 yorum:

Pink timber dedi ki...

Çook güzel fotoğraflar
Hele hele o yeşill ev mükemmel ya

Kafa Dergi dedi ki...

Zamskaa.
Doğru yazdım, di mi? :)
Yeni keşfettim. :)
Sevdim. :)
Tasarım pastel, hoş. :)
Ben de bloguma bekliyorum. Sanat seviyorsanız. Veya röportaj. Aslında öykü serlerimi kesin seversiniz siz! :)

Tuxedo dedi ki...

Vay! Ne güzel bir gezi ve kafa dağıtma programı olmuş. :-)

Ah o trendekiler,vapurdakiler gençlik arkadaşlık nedir bilmezler kıskançlıklarından yapmışlardır... ;-)

Projelerde başarılar, kolay gelsin..

Dördüncü Tekil Şahıs dedi ki...

yaa o yeşil ev ne kadar harika görünüyor öyle :)
Ne güzel bol bol gezip kafa dağıtmışsın. Bizim oralara da gelmişsin. Edirne'de Meriç'in orada çay keyfi yapmak gibisi yok :)

deeptone dedi ki...

hehehe, ne tatlı günlermiş ya alemsin be şeker anlatmışsın ya. iyi gezmişsiniz yani oh oh öğrencilik zor hayat sana zormuş :)

Zamska dedi ki...

O yeşil vei bende çok sevdim. Benim olsa keşke keşke =)

Zamska dedi ki...

Evet çok iyi geldi bu gezmeler. Yeşil evi bi tabure çekip bi kaç saat seyredebilirdim sanırım.
Edirneyi çok sevdim. Çok şirin bi şehir. Bi çay içmeden gitmedim ki bende de=)

Zamska dedi ki...

Ödevler projeler bide sınavlar olmasa sonsuza kadar öğrenci kalabilirim. Sadece gezsem tozsam okusam =)

Zamska dedi ki...

Son projemi an itibariyle bitirmiş bulunmaktayım. =)
Bize eğlence çıktı. Garip tiplemeleri taklit edip eğlenmekten iyisi mi var.=)
Galiba bu seneki en iyi bir haftamdı =) ders çalışmaktan nefret edip gezmeyi seven zamska diye imzalayasım geliyor herşeyin sonunu =)

Zamska dedi ki...

Evet doğru yazdın =) Zamska =)
Seve seve gelirim hatta blogunu karıştırmaya başlıyorum bile =)

Gülni.. dedi ki...

Ay ay ne güzel yapmışsın ya İzmir'ime gelmişsin 4 kere efes ,şirince ,meryem ana yaptım sanırım ömrü hayatımda..
Ah ah bende ilk kez vizelere çalıştım notlar yerlerde :'(

Zamska dedi ki...

Bi sonraki sefere efes meryem ana arası araba yerine bisiklet kullanma planları içine girdim =)
Vize deyince fena oluyorum. Tembel kalmak daha fazla not getiriyormuş meğer.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.