SENDEN ÖNCE BEN

/
8 Yorumlar
         Hayallerimin şehri Londra`da başlayıp, rüyalarımın şehri Paris`de son bulan kitap…


          Öfkeliyim hem de çok. Yazar bu kadar iyi yazdığı için kızgınım. Karakterler birbirlerine bu kadar aşık diye de kızgınım. Sonuna kadar vaz geçmeyip ümit etmeye devam ettim diye kendime de kızgınım. İşte bu sebeple aylar önce bi gecede okuduğum bu kitabı yorumlamak için bu kadar çok bekledim.  İnsanın üzerinde öyle bi iz, etki bırakıyor ki toparlanma için insanın belli bir süreye ihtiyacı oluyor.



         Kitabın konusunu bile bilmeden daha ilk çıktığı dönem alıp okumam için baya bi sıra bekledi. Ama daha önce okumadım diye pişman değilim, çünkü bu kitabın etkisi kolay kola geçmiyor. Will yakışıklı, zengin, genç bir adam. Hayatın tadını çıkarıyor ve bizlerin ölmeden önde yapmak istediklerimiz ama asla yapmadığımız listeyi, adam günlük aktivite olarak yapıyor. Tırmanıyor, yamaç paraşütü yapıyor, kayıyor… Vücudunu son derece aktif bi şekilde kullanıyor. Ta ki bi sabah bi araba yüzünden beyaz ışığa doğru gitmeye yüz tutuncaya kadar. 


         Lou ise hayatta istediğini bi türlü bulamamış, oradan oraya sürüklenmiş, potansiyeli ona bi kız. Bi caffe de çalışıyor ve işini, her gün olan sıradanlığı çok seviyor. Ama bi gün caffe kepenkleri kapatıyor. Bizim ki de harıl harıl iş aramaya başlıyor. Üniversiteyi hamile kaldığı için bırakan kardeşi, annesi, sevgilisi yani hayatındaki herkesin onun ne yapması gerektiği hakkında destansı fikirleri var. Tek eksik ona sorulması gereken senin planın ne. Amaçsızca iş aramaları sonunda kendini sadece elini  ve kafasını hareket ettire bilen felçli bi adama bakmak için görüşmede bulur. Beklediği yaşlı, huysuz bi ihtiyarken karşısında yakışıklı, genç ve huysuz bi adamdır.


         Lou Will`in huysuzluklarına katlanmaya çalışırken bi yandan da kendisi, ailesi ve sevgilisiyle ilgili problemlerini halletmeye çalışıp duruyor. Will`e bi türlü ulaşamaz ama ne derler bilirsiniz azimle şey eden neyse işte… Sonunda Will`e bi şekilde ulaşmayı başarır ama öğrendiği gerçek yıldırım olur kafasına düşer. İşte tam bu satırdan sonra kitabı okumamış olanlar sayfayı kapatsın. Çünkü ben çenemi tutamıyorum.


      Lou`nun öğrendiği gerçek ise Will daha önce intihara teşebbüs etmiş ama başaramamış. İş bununla da bitmemiş ötenazi  olmak istediğini ailesine söylemiş, eğer kabul etmezlerse ölene kadar denemelerine devam edeceğini de açıkça belirtmiş. Ailede yok falan demiş demiş sonunda Will`in kararlılığı üzerine altı ay  zaman istemişler. Altı ayın sonunda Will kararından mucizevi bi şekilde kararından vaz geçmediyse duruma boyun eğecekler. Gelde bu duyduklarından sonra psikolojini toparla, harap olma. 


      Lou bu haber üzerine beyninde kilsi çanı gibi din ding seslerini duymaya başlıyor. Ailesi tam bu nokta Lou`yu Will`e yaşamı sevdirsin diye işe aldıklarını da kavrıyor. Lou ise koca altı ay umudunu kaybetmeden sonuna kadar savaşıyor. Kendi kapanmayan yaralarını, kendini keşfetmek pahasına. Onu nasıl mutlu ederim diye bi ders verebilir. Okulda çalışmadığı ders gibi bunun üzerinde bıkmadan usanmadan çalışıyor. 


      Will`i anlıyorum gerçekten. En basitinden Evde bile gözümüzü bağlayıp bi yerlere çarpmadan on saniye yürüyemiyorken engelli olmak ne demek anlamıyoruz. Çoğu zaman görmüyoruz bile. Başını ve azıcık ellerini oynatabilen bi insan olarak hayata tutunmaya çalışmak zaten zorken, üzerine bide buna bağlı gelişen hastalıklarla uğraşmak gerçekten acıtır. Yatarken basit bi hareket olan dönme eylemini gerçekleştirememek. Basit bi hareket için acı çekmek veya birini bu kadar çok severken kendi seçimini yapmak. İnsanların merak ve acıma dolu bakışlarına katlanmak… 


       Kitapla alakalı o kadar çok çelişkim var ki. Lou altı ay boyunca onun yaşaması savaş verirken bende kafamın içinde savaş verdim. Onun yerinde olsam ne yapardım. Tüm bu acıları çekerken birde kendini aciz hissetmek, eskiden yaptığın hiç bi şeyi yapamamak. Evet vazgeçmek göze gerçekten hoş gelebilir. Kendinin verdiği tek karar. Ama ben bide geride kalanları düşününce bencilce buluyorum. Sonuna kadar savaşmak varken niye vazgeçsin ki. Yada seninde onunla birlikte acı çekeceğini bile bile…


      Üzgünü ama daha çok öfkeliyim galiba. Ben mutlu sonlara inanırım. Hayat zaten acısını yanına bolca eklemişken bişey okuyorsam izliyorsam mutlu bitsin isterim. Filmin ardından ağladığım olmaz ama iş kitaba gelince nadirde olsa arada çıkıyor. İşte buda onlardan biri. Tavsiyemse okuyun ama yanınıza duygusalsanız tuvalet kağıdı alın. Ancak yeter…

Edith Piaf gibiydi....





Benzer Yazılar

8 yorum:

haribu :) dedi ki...

Kitap aylardır aklımda ama korkudan cesaret edip okuyamıyorum alamıyorum...her okuyan üzüntüden dağılıyor :( bu kadar acıya dayanabilirmiyim bilmiyorum ... seni de okumayı başardığın için tebrik ediyorum ve deee cesaretine sağlık diyorum canımm 💚💜💛👍

Zamska dedi ki...

Açıkçası ben kitabın kapağını beğenip almıştım=) konuya kör cahil dahil oldum =) okumadan önce yorum okumama gibi bi kuralım var o da olunca başladım. Üzücüydü evet hatta sonu sinir bozucuydu böyle bitmemeli bi mucize olmalı dedirtti ama güzel kitaptı. Bence zamanı geldiğini hissettiğin an kitaba nasıl başladın nasıl sonu geldi anlamayacaksın =)

Adsız dedi ki...

Bende mutlu sonlara inanan bir insanım. En azından kitapta olması gereken bence bu. Çünkü kitaplarda tonlarca dönen vampir hikayeleri nasıl yadırganmıyorsa mucizevi bir tedavi de yadırganmazdı bence. Hayatın acımasız olduğunu unutmak istemeseydik kitap aleminde yasamazdık sanırım. Yazar Çok başarılı. Sanırım tüm bunlara rağmen yine de okurdum. Ellerine zihnine sağlık Zamska. :)

Zamska dedi ki...

Teşekkürler =) insan kitabı bu kadar çok sevince sonu iyi bitsin istiyor ama unutmamamız bizim için sıradanlaşmasın diye heral de kitabı filmi kötü bitiriyorlar. Ah bide okuyanın halinden anlasalar =)

Miss Akarsu dedi ki...

Bu kitaba o kadar öfkeliyim ki..! Duygusal açıdan çöküntüde olduğum bir döneme denk gelmişti okumam. Okumaz olsaydım diyemiyorum ama.... Beni çok ama çok derinden etkiledi ve bir ara kendime gelemedim. Dünyayla bağlarımı kopardı, yalan yok. Ve yazara sadece tek bir sitemim var "Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün" diye okutup sonunda bitmiş bir rulo peçete, şişmiş dudaklar, kızarmış gözler ve sıfır mucize bularak kitabı niye kapattırdın bize? :(

Zamska dedi ki...

Senin için çok üzüldüm. Ben gayet yolunda olan psikolojiyle okudum aylarca etkisinden çıkamadım seni tahmin bile edemiyorum. Bide ben arka kapağı okumadan başlamıştım kitaba yani "mucize" vat eden kısımı allahtan görmemişim. Çünkü ölme ihtimali yüksekken bile kurtulacak diye düşünüp sonu görünce kitabı yazarın başına fırlatmayı isteyen ben bi de onu görsem yazarı boğazlardım heralde... Sinir oluyorum şu arka kapakların yanlış yönlendirmesine...

GRİ K. dedi ki...

Unutmayacağım kitaplardan biriydi..Mutsuz sonuna rağmen..

Zamska dedi ki...

Gri K.
Mutsuz son hiç sevemem ama cidden çok etkileyici bir kitaptı.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.