YEŞİLÇAM

/
0 Yorumlar
Çocukluğumdan beri sürdürdüğüm tek istikrarlı tutkum Yeşilçam filmlerini izlememdir herhalde. Tekrar tekrar tekrar izlerim ama hala bıkmış değilim. İlk hangi filmi izledim, ilk kaç yaşında izledim hatırlamıyorum. Ne zaman televizyonda bi Yeşilçam filmine rastlasam ekranın karşısına kurulur, bitene kadar başından ayrılmazdım. İzlemeye başlayınca resmen paralel evrende yolculuğa çıkar, tüm alıcılarımı kapatır, ona konsantre olurdum. Reklam aralarında koştur koştur tuvalete gidip, başlarsa tek bi kareyi bile kaçırmak istemezdim. Gerçi  hala öyle de… 



Şimdilerde insanlar birden fazla kez aynı şeyi ne izler, ne okur oldu. O yüzden bu davranışım birçok insan tarafından psikopatça bulunabilir, ama öyle. Önceden televizyonda yayınlandıkça izleyen ben özellikle son iki haftadır netten boyna izleyip duruyorum. Ve buda bazı şeyleri fark etmeme, olan daha doğrusu artık olmayan şeyleri gözüme gözüme soktu. Önceden haberlerden önce veya öğlen mutlaka birden fazla büyük kanal Yeşilçam filmi yayınlarken artık yayınlamayı bırakmışlar. Bırakın hafta içini, hafta sonunu ayda bir bile yayınlamıyolar. Onun yerine defalarca başa sarıp izlettikleri dizileri, salak kadın programları (gerçekten salak ama : koca polis teşkilatının çözemediği cinayeti üşenmeyip sunucu çözüyo. Bun  neresinde mantık var. Üç beş tane akıl sağlı şüpheli tip eve arabaya göre koca karı falan arıyo) koyuyolar. Hayır programlarda az çok mantık olsa (millet ne giymiş bize ne? Modayla bu kadar ilgiliysen aç bi moda dergisi karıştır kardeşim. Ne bir sürü insanın izleyeceği programda iki üç kişinin beğenisine göre rezil olasın ki!) “Eyvllah!!” der takılmam ama durum içler acısı. Daha da içler acısı hangisi bilemiyorum. Bunların yayınlamasına izin verenler mi yoksa izleyenler mi? Ya herşeyi geçtim çocuklarda ucundan kıyısından izliyo geleceğimize yazık. Off bende bu duruma amma takmışım. Her neyse konum Yeşilçam.




Ben romantik komedilere bayılırım. Diğer türleri de severim ama romantik komedilerin yeri ayrıdır. Son iki haftadır Yeşilçam filmi izlerken fark ettim ki romantik komedi sevme sebebimdi Yeşilçam.  Çünkü küçükken Türkan Şoray`ın, Gülşen Bubikoğlu`nun, Filiz Akın`ın… neşeli olan her filmini izlemişim üzerine düzinelerce hayal kurmuşum, kız kardeşimle oyun oynarken orda ki karakterlerden birini kendimize seçer olmuşuz.



Çocukken izlediğimi ne derece anlamışım bilmem ama hoşuma gittiği kesindi. O zamanda acı dolu filmlerini sevmez ama yine de sırf meraktan izlerdim. Büyünce onlar gibi komik eğlenceli bi hayatım olacak, onlar gibi iki göz yaşı döküp ardından hemen yüzüm gülecek aşık olduğum adama kavuşacak, olmadı adamı dize getirmek için intikam oyunlarına başvurup filmin sonunda yine mutlu olacaktım. Henüz ne ölmüş, ne de ömrümün sonuna gelmişim diyecek kadar yaşlı-kesinlikle-  değilim  –tabi bu sakarlıkla küt diye ölmezsem- ama  başıma böyle filim vari şeylerin geleceğine dair ümidim kalmadı. Galiba istemeden de olsa büyüdüm ve sadece filmlerde olduğunu anladım.


 Her şeyin filmlerdeki gibi olmadığını öğrenmek bu dünyaya tahammülü biraz daha katlanılmaz kılsa da, herkesin bi mutlu sonu olmasını umut ediyorum. Yeşilçam filmlerinde sadece mutlu sonla bitmesi değil içindeki yaratıcı mizah da beni onlara bağlıyo. İstersen elli istersen yüz defa izle, her sahneyi ezbere bil ama yine her defasında aynı sahneye tebessüm ediyosun. Bunun sebebi bence çok fazla bizden olmaları yoksa otuz kırk yıl önce çekilmiş filmi hala farklı yaş gruplarından insanların izleyip sevmesi kolay iş değil. Şimdilerde Türk Sineması hikayelerini tüketmiş, nerden ne bok çıkarsak diye bakıp, oradan buradan çalıyo veya izlenemicek derecede berbat filmleri önümüze koyuyo. Hee her film de kötü değil, şimdi hepsine çamur atmakta olmaz; ama çoğu benim için pek bi anlam ifade etmiyor.  Acının dibini gören, çoğu zamanda ne anlatmış bu ya denilecek veya ağır seviyesiz komedi kokan filmler yapılıyo. Bi de nedir bilmem Türk yapımcılar romantik komedi filmi yapmayı unutuş gibi davranıyor. Önceden böyle miydi? Hayatta zaten bolca dram var. Tamam yapın da süreklide gözümüze gözümüze sokmanın gereği yok. Şöyle Ah Nerede Vah Nerede,  Güllü Geliyo Güllü gibi güzel eğlenceli şeylerde yapın yahu.





Yeşil çam sanatçıları arasında Türkan Şoray ve Gülşen Bubikoğlu favori yıldızlarım. Ee Tabi bide Filiz varki onunda zarif güzelliğine bayılırım. Aktörlere gelirsek Tarık Akan ve Ediz Huna ölürüm, Kadir İnanır`a bayılırım. Hepsini oyunculukları çok içten, eğlenceli. Hepsine ayrı ayrı hayranlığım bariz şekilde mevcuttur. Favori filmlerime gelirsek Ah Nerede Vah Nerede, Tatlı Meleğim, Güllü Geliyor Güllü, Evcilik Oyunu, Güllü, Kara Gözlüm,  Kadın Değil Baş Belası, Ateşli Çingene, Tatlı Dillim, Ateş Parçası….daha çok sayarım da aklıma ilk gelen bunlar.



 Yeşilçam şarkılarını da es geçmemek gerek. Her film için ayrı ayrı betelenen şarkılar hala dinleniyo, biliniyo. Sözler anlamlı melodileri ise akılda kalıcı ve çok hoş. Şimdiki iki cümleden oluşan boktan Demet Akalın şarkıları gibi değil. Siz siz olun moraliniz bozuk falan olduğu zaman azıcık neşe bulmak istediğiniz zaman açın bir Yeşilçam filmi izleyin. Ya çocukluğunuza ya gençliğinize döner azıcık da olsa keyiflenirsiniz. İlk nerden başlim diye soran varsa da bolca gülün diye Güllü Geliyo Güllü derim.



Benzer Yazılar

Hiç yorum yok:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.